Anayasalar Hakkında Bir Not (Özet)

Türkiye 16 Nisan 2017’de, 1982 Anayasasını bir kez daha değiştirmek için halkoylamasına gidiyor. Bu değişiklikle birlikte başlayan tartışmalar bu değişmenin bir sistem mi yoksa rejim değişikliği mi olduğunu, aynı zamanda da bu değişikliğin demokratikleşme mi, yoksa otoriterleşme mi olduğu yolunda sorgulamalara yol açtı. Bu değerlendirmeyi bu kavramların bilimde ne anlama geldiğini anlamayı kolaylaştırmak için yapıyoruz. Önce siyasal sistem ve rejim kavramlarının anlamına açıklık getirmeye, sonra da demokrasi ve otoriterlik uygulamalarının ne anlama geldiğini araştıracağız.

Aşağıda özetini görebileceğiniz yazının tamamına ulaşmak için lütfen tıklayın.

Siyasal Sistem:

Latin ve Grek kökeninden gelen bir kavram olan sistem birbirine karşılıklı bağımlılık ilişkileriyle bağlı parçalardan oluşan bütüne verilen addır. Sistemin en önemli özelliği en ufak bir parçası bile değişse, bütünün bundan etkilenmesi ve değişmesinin kaçınılmaz olmasıdır.

Siyasal sistemin özneleri:

Siyasal sistemin işleyişini sağlamakta etken olan, çevreden gelen girdilerin çıktılara dönüşmesini sağlayan yapılar ve bunların gördüğü işlevlerdir. Bu yapılar arasında çıktıları üreten mekanizma hükümet olup onda görev alan yetkililer ve onların çalışma esasları, görev ve yetkileri ile bunların birbirlerine olan ilişkileri sisteme çevreden gelen girdilerin nasıl ve ne kadar hızlı olarak işlenerek çıktılara dönüştürüleceklerini belirleyecektir. Gabriel Almond bu sebeple siyasal yetkilileri (political authorities) siyasal sistemin temel öznelerinin başında saymıştır.

Onların birbirleriyle olan ilişkilerini belirleyen, yetki alanlarını çizen ve uygulamada belirli yazılı yazısız kurallara göre çalışmasını sağlayan siyasal rejimdir.  Siyaseti bir tiyatro oyununa benzetirsek, onun senaryosunu oluşturan oyunun kurallarına siyasal rejim adı verilmiştir. Siyasal rejim bir siyasal ideolojinin de etkisiyle tasarlanan kural, davranış, gelenek, görenek ve resmi yönetim doktrinine verilen addır ve siyasal sistemin ikinci temel öznesidir. Nihayet, siyaset bir toplumda oluştuğunda o toplumun siyasete konu olan tüm üyelerinin oluşturduğu topluluğa, siyasal topluluk adını veren Almond, onu da üçüncü temel özne olarak tanımlamıştır.

Bir anlamda siyaset olgusu siyasal topluluğun tekil üyeleri, onların oluşturduğu gruplar ile siyasal yetkililer (otoriteler) arasında siyasal rejimin kurallarına göre oluşan etkileşimlerden ibarettir.

Siyasal rejim gerek siyasal yetkililerin, gerek siyasal topluluğu oluşturan tüm bireylerin etkileşimlerini düzenleyen yazılı ve yazısız kural, norm, ilkelerden oluşur ve temelinde anayasa vardır. Siyasal rejimi dar anlamda anayasa ve siyasal yasalar (seçim, seçimlerin finansmanı, partiler yasaları, meclis içtüzüğü v.b.) olarak da anlayabiliriz.

Siyaset bilimindeki sistem yaklaşımına göre anayasa değiştiğinde siyasal rejim, siyasal rejim değiştiğindeyse siyasal sistem değişir.

Siyasal Rejimler

Siyasal rejimler aşağıdaki şekilde ayrılır. Bunlardan birisine en ziyade benzeyen hükümet işleyişine siyaset biliminde yukarıda sayılan rejim tiplerinden birisinin adı uygun görülür.

 

Şemada görünen dört demokrasi tipinin hepsinde de esas olan halkın halk tarafından ve halk için yönetimini sağlamaktır. Onun için seçmenin siyasal karar alırken olabildiğince şeffaf bir siyasal süreci izleyebilmesi, olabildiğince bilgiye kolay ve engelsiz ulaşabilmesi, farklı ideoloji, çıkar ve sermaye gruplarının yönettiği özgür basın ve medya kurumlarının haberlerini izleyebilmesi, fikirlerin özgürce ifade edildiği bir ortamda kararını oluşturması esastır.

Muhalefet demokrasi tanımının ayrılmaz temel parçasıdır. Muhalefetin olmadığı veya göstermelik olduğu ortamlarda demokrasi yoktur. Demokrasiler halkın karar almaya dahil edilmesini ve beğenmediği siyasal kararları eleştirmesi, değiştirmeye çalışması esasına göre çalışan rejimlerdir.  Bunun için de siyasal katılma, temsil ve muhalefetin büyük saygı ve itibar gördüğü ortamlarda demokrasiler çalışır.

Otoriter rejimler yukarıda saydığımız iki koşulun, halkın siyasal karar alma süreçlerine dâhil edilmediği, dışlandığı ve muhalefetin baskılandığı rejimlerdir.

Bu tür rejimler halkın yeterli bir kısmının oyunu alarak iktidar olan bir siyasal partiye dayansa bile, halkın ve halk için yönetimi olmayıp, halk tarafından bir azınlığın çıkarına hizmet eden bir yönetim biçimidir.  Bu rejimlerde siyasal katılma, iktidar tarafından seferber edilmediği zaman başkaldırı, siyasal temsil iktidardaki parti ve güçlere destek vermek için yapılan merasim ve muhalefet de fitne, fesat ve fücur olarak kabul edilmektedir.

Bu süreçlerin tamamen denetlendiği, halkın siyasal katılmasının sadece plebisit mahiyetindeki seçimlerde iktidara destek vermek veya iktidarı destekleyen miting ve nümayişlerde yer almaktan ibaret olduğu, temsilin de sadece iktidardakilere destek ve meşruluk temini için yapılmak zorunda olduğu ve en ufak muhalif sesin bastırıldığı uygulamalar ise totaliter rejimler olarak kabul edilirler.

Sonuç

Yukarıda özeti bulunan anlatımdan ortaya çıkan görüntü aşağıdaki tabloda sunulmuştur. Bu tablodaki her hücrede gösterilen özellikler doğal olarak ideal bir ortamda söz konusudur. Gerçekte ortaya çıkan uygulamalarda bu tablonun hücrelerini oluşturan veriler bir dereceye kadar mevcut olup, her zaman tam ve mükemmel olarak mevcut değillerdir. Onun için de demokrasi konusunda dünyada yapılan ölçümlerde, örneğin the Economist Intelligence Unit’in ürettiği Democracy Index’lerde demokrasiler tam demokrasi, defolu (flawed) demokrasi, melez rejimler ve otoriter rejimler olarak dört kategoride, tablodaki değerin derecesine göre sınıflandırılmaktadır.[1]

Tablo. Siyasal Rejim Karşılaştırılması

Her anayasa değişikliği siyasal rejimi ve onun aracılığıyla sistemi de değiştiren uygulamalar olduğundan burada sıralanan üç temel rejim tercihi olan demokrasi, otoriter ve totaliter rejimlerden birisine daha yakın gelen bir içerikte olur. Yukarıda yapılan tanım, saptama ve olgusal betimlemelerini gösterdiğimiz Tablo’nun bir rehber olarak kullanarak herkes Türkiye’de yapılacak olan 16 Nisan 2017 halk oylaması sonrasında ortaya çıkacak anayasanın ne içerikte olduğuna karar verebilir.

Ersin Kalaycıoğlu, Mart 2017
Sabancı Üniversitesi, Bilim Akademisi Üyesi

[1] The Economist Intelligence Unit, Democracy Index, 2016.

Önceki İçerikAhengin büyük hanımı: Emmy Noether
Sonraki İçerikVerimi Geri Ver…
Ersin Kalaycıoğlu

Bilim Akademisi üyesi Ersin Kalaycıoğlu, 1977-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi (İ. Ü) İktisat Fakültesi Siiyaset Bilimi kürsüsünde doktor asistan, 1982 – 1984 yıllarında da İ.Ü Siyasal Bilimler Fakültesi’nde doçent olarak çalıştı. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’ne geçti ve 1989 yılında profesörlüğe yükseldi. 1991-2002 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. 2002’de Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi oldu. 2004-2007 tarihleri arasında Işık Üniversitesi rektörlüğünü üstlendi.

2007 yılından beri Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesidir.